Profesör Doktor Halil Değertekin’in Muhacirler Adlı Kitabından Esinlenilerek
TRT Tarafından Çekilen Kardan Mürekkep Adlı Belgeselin Çekiminde Sona Gelindi
Profesör Doktor Halil Değertekin’in “Muhacirler” adlı kitabından esinlenilerek TRT belgesel tarafından çekilen “Kardan Mürekkep” adlı belgeselin çekiminde sona gelindi.
Belgesel çekimi için Bitlis’e gelen “Muhacirler” kitabının yazarı Prf.Dr. Halil Değer tekin:Anne ve babamın hayatından esinlenerek bu kitabı yazmaya karar vermiştim.
TRT belgeselde kitabımdan esinlenerek bu Muhacirliği çekmeye karar verdiler.
Bu durum şahsımı onure etti ifadelerini kullanarak sözlerine şöyle devam etti.1915 yıllarında insanlar bir çok nedenden dolayı yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kalmışlar.
Bu Göç yollarında kış şartlarından,hastalıklardan ve sayamadığımız onlarca nedenden dolayı hayatlarını kaybetmişler.Benim anne ve babamda muhacirlerden ben kitabımı onlardan dinlediğim eserlerden yararlanarak yazdım.
Geçtiğimiz kış,kış sahnelerinin çekildiği belgeselin şuan yaz aylarında ki kısımlarını çekiyoruz.Kışın gerçekten Bu güzide memleket Bitlis’in dondurucu soğuğunda bazı sahneler çekildi.Bu belgeselin çekiminde zorlansak ta emeğer değidiğini gösterime girdiği zaman göreceğiz.
Bende TRT’de ki Yapımcımız Cafer Şanal,Yönetmen Muhtaç Erimer ve Neslihan Çolakoğlu ile birlikte çekimlerde görev alıp bir an evvel bu belgeseli saygıdeğer izleyicilerimize sunmak istiyoruz.
Ayrıca Bu Belgeselde görev alan gerek kamera önü gerekse kamera arkası tüm ekip arkadaşlarımıza teşekkür etmek istiyorum.2018 Yılında çekimine başladığımız belgeselimizi inşallah 2019 yılının son aylarında gösterime girmesini hedefliyoruz.
Buraya gelirken Sayın Valimiz Oktay Çağatayı Makamında Ziyaret ettik bizleri kabul ettiğinden dolayı kendisine de ayrıca teşekkür etmek istiyorum.Sayın valimizi Ziyaretimde Belgesel hakkında bilgi verdim.
Ziyaretimde şahsıma İl Kültür ve turizm Müdürü Ramazan Gencan ve Belgesel Yönetmenleri eşlik etti şeklinde konuşarak sözlerine son verdi.
Profesör doktor Halil Değertekin’in “Muhacirler” adlı kitabından öne çıkan bir kısmı ise şöyle; “Varto’nun yarıya yakın nüfusu Ermeni idi. O güne dek onlarla en ufak sorunları olmamıştı. Bitişik duvarın ardındaki kiracıları da ticaretle uğraşan Ermeni Giragos Efendi idi.Komşu çocuklardan Erem, Rapail, ve Hacik, Rasime ve Kemal’in en yakın arkadaşıydı.
Muşek ise henüz bebekti o sıra…Rus ordusunun memleketin içlerine ve güneye doğru yürüdüğü söyleniyordu. Öte yandan, Ermenilerin Van, Muradiye ve Bitlis’te yaptığı katliama ilaveten, Muş ve Varto köylerinden gelen haberler, felaketin daha da büyüdüğünü ve çıkan yangının giderek yaklaştığını gösteriyordu…Kısa sürede kasabadaki tüm Ermenilere tehcir kararı bildirildi.
Müslüman halk, içlerindeki bazı fanatikler dışında üzgündü…Giragos Efendi ve ailesinin evden çıkıp askerler eşliğinde kafileye katılması, özellikle genç Rasime için hayatının en büyük acılarından biriydi.
Babasının ağladığına ilk kez tanık oluyordu.Ocak sonunda olan oldu. Korku ve telaş son kertede gelmişti. Ruslar Hınıs’a girmek üzereydi. Birden kara haber patladı. Hemen kasaba boşaltılacaktı…Göç sırasında halk yanına ancak kolay taşınabilen yorgan, yastık ve örtü ile yolda yemek için yiyecek alabilecekti.
Devlet olabildiğince kafilelere göz kulak olacaktı, ancak bu karda kışta eşkıyaların ve Ermeni çetelerin kol gezdiği dağlarda neler olacağın bilmek mümkün değildi…Düşen, yorulan, tıkanan, hastalanan yolda kalıyordu…Kadının adım atacak hali kalmamıştı. İkisi de durakladı.
Kocası karısının kolları arasından zorla aldı, kundağı ve kalın bezlere sarılı bebeği. Önce sarıldı bebeğe, sonra ıslak gözlerle yolun kenarındaki bir kayanın dibine bıraktı…Yerde yirmiye yakın ceset vardı. Yanlarındaki eşyalar darmadağınıktı. Askerler, öldürülenlerin göç eden küçük gruplar, öldürenlerin de dağdaki eşkıyalar olduğunu söylüyordu…
Yiyecekler kısa sürede bitti. Yiyeceği bitenler başkalarından bir şeyler istiyor, alamayınca da gerginlik yaşanıyordu. Kafiledeki çocuklar kaç gündür anne sütü dahi alamıyordu.
Eşkıya şüphesiz tehlikeliydi ama nihayet bir kurşunla her şey bitiyordu. Ya açlık!..Yola çıkan ilk kafilenin üçte biri artık hayatta değildi ve önlerinde daha çok uzun yol vardı…Çocuklar ağlıyor, bağırıyor, kucağındaki çocuğunun öldüğünü gören anne deli gibi çocuğunu karlara fırlatıp dağlara yöneliyordu…İş çığırından çıkmıştı, birilerinin elinde bıçakla az ötedeki kedi ve köpeklerin peşinden koştuğunu görür gibi oldu…
Şubat başında Varto’dan yola çıkan muhacirlerin yarıya yakını yolda hastalık ya da soğuk nedeniyle kaybedilmiş ya da bir yerde kaderine terk edilmişti…
Yırtık pırtık elbiselerle, artık ayakta zor tutulan patlak veya delik ayakkabı ve potinlerle karlı dağlarda yola devam ediyorlardı…”Roman bu minvalde devam ediyor. Önce sıcak kentlere, iki yıl sonra da terk etmek zorunda kaldıkları yuvalarına, arkada pek çok ölüm, gözyaşı ve ızdırapla geri dönüyorlar…
Rasime’nin çilesi!Romanın kahramanı Rasime’nin çilesi, zorunlu göçte yaşadıklarıyla bitmiyor.1946’da yaşanan büyük Varto depreminde iki oğlunu kaybeder. Depremden altı ay sonra, kitabın yazarı Halil Değertekin’i doğurur ve bu acıların etkisi ile aile 1948’de Diyarbakır’ a göç eder. 90’lı yaşları geride bırakır…
GENEL
07 Haziran 2023GÜNDEM
07 Haziran 2023ADİLCEVAZ
07 Haziran 2023ADİLCEVAZ
07 Haziran 2023ADİLCEVAZ
07 Haziran 2023ADİLCEVAZ
07 Haziran 2023ADİLCEVAZ
07 Haziran 2023Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.